Olgunlaşmanın ve eğitimin ikizlerin elle yakalama ve el yatkınlığı yetenekleri üzerindeki karşılaştırmalı etkileri de aynı yolla ölçüldü. Bu deneyde küp şeklinde bloklar kullanıldı. İkizlerin blokların manipülâsyonunda gösterdikleri yetenek sistemli bir şekilde gözlemlendi. Bundan önceki deneyde olduğu gibi bu kez ve eğitimi daha geç başlıyan fakat daha az süren ikiz eşi daha üstün bir maharet gösterdi.
Strayer de esas itibariyle aynı metodu ve aynı ikiz çiftini kullanarak olgunlaşma ile eğitimin konuşma yeteneği üzerindeki etkisini inceledi [*]. D 88 haftalık oluncaya kadar süren 5 haftalık bir eğitim gördü; ikiz eşi K ise 89 haftalık olunca başlayıp dört hafta süren bir eğitimden geçti. Eğitim süreleri arasındaki fark yalnız bir hafta idi fakat K nın eğitimi hemen hemen D nin eğitimi sona erdiği sırada başlamıştı.
t*] özdeg ikizlerden biri deney ikizi, öteki de kontrol ikizi olarak kullanıldığı aa®’**1 bunların ikisinin tam olarak benzer re denk olduklan farz edilir. Aslında öadeş ikizlerde bile değişiklik vardır; bununla beraber yapılan deney Hgi çekici w be*- ki de sonuçlan tam olarak doğrudur.
Konuşma eğitimi çoğunlukla resimlerin ve eşyanın adlandırılması, verilen talimata uygun hareket edilmesi, meselâ “hoş geldiniz” denince elini uzatmak gibi kelimelerle davranış arasında ilgi kurulması şeklinde yapıldı. D dil eğitimi gördüğü sırada K ile hiç konuşulmadı. Bu deneyde de yeteneği eğitimden daha büyük ölçüde olgunlaşmanın tâyin ettiği sonucuna varıldı. K, D ye göre üstünlük gösterdi. Böylelikle konuşma yeteneğinin gelişmesinde daha az eğitim gördüğü halde daha olgun olanın, gördüğü eğitim daha uzun sürmüş olan fakat küçük yaşta bulunandan daha çok öğrendiği meydana çıkarılmış oldu.
Sonuçların hepsi de bu verileri doğrulamamaktadır. Bir arada büyütülen özdeş ikizlerden birinin zihnî ve duyusal – hareki yeteneklerinin geliştirilmesi amaciyle özel eğitim gördüğü durumlarda ikiz eşlerinin yetenekleri arasında önemli fark görüldü. Eğitimden geçmiş olan şüphe götürmez bir şekilde ötekinden daha büyük bir yeteneğe sahip oldu, meselâ kayakta daha üstün bir yetenek gösterdi.
Eğitim – Öğretim yönünden olgunlaşma etmeninin rolünü kabul ettiğimizi gösteren bir olgu, okula başlama yaşını aşağı yukarı altıncı yaş olarak tesbit edişimizdir. Bununla beraber öğretmenler aynı doğum yaşındaki çocukların aynı zihin olgunluğuna erişmiş olmadık- ıan gerçeğini kabul etmişlerdir. Bazı okullar, zihin olgunluğuna doğum yaşından daha çok önem verir ve zekâ yaşı altı buçuk veya daha yukarı olan fakat yaşları henüz okula alınma yaşını doldurmamış bulunan küçük çocukları özel olarak okula kaydederler. Bazı öğretmenler de çocukların okuma öğrenmeye başlatılabilmek için en aşağ. 6 zekâ yaşı ile ifade edilen bir zihin olgunluğu seviyesine varmış olmaları gerektiğinde ısrar ederler. Zihin olgunluklarının seviyeleri henüz okuma öğrenmeğe hazır duruma gelmemiş olanlara okumayı öğretmeğe çabalamakla çok zaman boşuna harcanmış olmaktadır. Bu gibi çocuklar henüz okumaya hazır oluş devresine girmiş değillerdir.
Bazı deneyler gösteriyorlar ki çocuklar, bir takım konulara başlamak için normal olarak aradığımız yaştan daha büyük yaşa gelinceye kadar o konularda sistemli ve formaî bir eğitime zorlanmadıkları takdirde daha hızlı öğrenecekler, bunun sonucunda da o konuda eğitim ve öğretimleri daha önce başlamış olupta daha uzun zamandan her? o konuda çalışmakta olanların önüne geçeceklerdir.
Meselâ, aritmetiğe birinci sınıfta iken başlatılmış olan çocukla- ikinci sınıfın sonuna geldikleri zaman, aritmetik öğrenimine ancak ikinci sınıfta başlamış olan çocuklardan daha ileride olmadıklar anlaşılmıştır. Halbuki bu gruplardan biri aritmetik öğrenimine birinci sınıfta başlamış, yani hem birinci hem de ikinci sınıfta aritmetik öğretimi olduğu halde, öbür grup bir yıl, o da ikinci sınıfta aritmetik öğretimi görmüştü, ikinci sınıf çalışmalarının sonunda uygulanan testler aritmetik öğrenimine ikinci sınıfta başlamış olanların hem sözlü hem de yazılı testlerde aritmetiğe birinci sınıfta başlatılmış olanlardan daha üstün durumda olduklarını gösterdi.